Tarih : 06.04.2019 - 19:13

Fuarlarda ISG Meselesi ne alemde?

Fuarlarda stand yapımı esnasında yaşanan olumsuzlukları önlemek için gittikçe yaygın biçimde ISG (İş güvenliği) firmaları devreye girdi. Peki bu firmalar fuar alanlarını daha güvenli bir hale getirdiler mi? Sizler yazının tamamını okumadan söyleyeyim, Eh işte!

 

Fuarcılık son 20 yılda en hızlı büyüyen sektörlerden biri. Organizatör firmalar hemen her konuda fuar düzenlerken katılımcı sayıları da katlanarak büyüdü. Bu büyüme Stand Dekorasyon sektöründe firma patlamasına yol açtı. Bu sektör öyle denetimsiz bir hale gelmişti ki, fuar alanlarının yetersiz altyapılarının da etkisi ile hemen her fuarda mağdur katılımcılar, iş kazası geçiren personel ile karşılaşabiliyordunuz. Bu önlenemez tehlike bütün fuar alanı yönetimlerini ve organizatörlerini dehşete düşürdü. Ne yapıp edip bu dekorasyon firmaları dizginlenmeliydi. Kimisi dekoratörlere fuar kapısında kağıttan bileklik takarak alana giren kişileri filtrelemeye çalıştı. Adı üstünde kağıttan! Kimi organizatörler ise sayfalar dolusu evrak imzalatarak sorumluluğu üzerinden attı. Fakat ne mağdur olan katılımcılar ne de iş kazaları azalmadı. Çünkü aynı yetkin olmayan sektör elemanları bu basit önlemleri aşarak yine fuar alanlarına yayıldılar. Bu işin asıl çözümünün kamu kurumları tarafından yetkilendirilmiş, belgelendirilmiş bir sektör olarak algılanmadan çözülemeyeceğini kimse konuşmadı. SSTD (Sergileme ve Stand Tasarımcıları Derneği) hariç.

 

Fuar organizatörlerinin yabancı kanadı ve bilhassa Alman şirketlerinin, bu sisteme direkt müdahalenin el yakıcı olduğunu anlamaları uzun sürmedi. Bir anda bütün fuar alanı denetimini ISG (İş güvenliği) şirketlerine devrettiler. Elin yanacaksa maşa kullanmak lazım. Haklı adamlar!

 

Bu ISG firmaları çok geçmeden durumun düşündüklerinden vahim olduklarını anladılar. Çünkü standartları belirlenmiş sektörlerle çalışmaya alışkın idiler. Derhal sert kurallar getirdiler ve akla ziyan sayıda kırtasiye ve imzalar ile dekoratörleri tedirgin etmeyi başardılar. Paris sokaklarındaki sarı yelekliler gibi bir anda fuar alanlarını sarı baretliler sardı. Genellikle ikişer ikişer geziyorlardı. Koridorlarda dolaşıp standlara şüpheci gözlerle bakıyorlardı. Zavallı çalışanlar ise bu gençlerin her an "Elindeki şarjlı tornavidayı yere bırak ve teslim ol" diyecekmiş gibi yapmalarından tedirgin oluyorlardı. 

 

Biraz yakından inceleyince ISG firmaları tarafından denetlenen unsurların pek çoğunun ikinci ve üçüncü önemde ama kolayca göze batan hususlar olduğunu, işin aslını çoğunlukla gözden kaçırdıklarını gözlemleyebiliyordunuz. Bakın gereksiz demiyorum ama dekoratörlerin fahiş hatalarına nispetle önemsiz.  Aynı ISG firmaları aşamadıkları problemler için ise imzalatılan evraklarla kimin başının yanacağını belirliyorlardı. Statik hesap raporu, inşaat mühendisi onayı gibi mevhumlar ile de yeni masraflar ve farklı kişilere ve kendilerine yeni gelir kapıları açıyorlardı.

 

Aslında bu denetim işi, dekorasyon sektörü profesyonellerinin her zaman istedikleri bir şeydi. Kendi personeline söz geçirmekte zorlanan iyi niyetli firmalar denetlenmeyi canı gönülden arzu ediyorlardı. Ancak yukarıda zikredilen konulardan dolayı olay can sıkıcı bir noktaya ilerliyordu. Fuar alanlarının elektrik altyapısının yetersiz olduğunu gerekçe göstererek kullanılacak aydınlatmaların tamamının değiştirilmesi kuralı bunlardan bir tanesi. Bu ekonomik krizde her firmaya onbinlerce lira ek yük getiren bir uygulama. Tamam da Avrupa'da bile yasak olmayan bir aydınlatma türünü yasaklamak yerine fuar alanlarının altyapısını güçlendirmek niçin kimsenin aklına gelmiyordu?

 

Hal böyle iken geçtiğimiz hafta ajanslara bir haber düştü. ISG firmalarının en yoğun denetim yaptığı bir fuarda, standın bir duvarının devrilmesi sonucu yaralananlar olmuştu. Kazanın büyüklüğüne bakınca ölen kişi olmaması tamamen tesadüftü. Olayın habere konu olma sebebi ise kazanın fuar esnasında olmasıydı. SSTD'deki görevim nedeni ile kalkıp bir gün sonra olay yerine gittim. Katılımcıya geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Katılımcı, yıkılan standı kaldırtmış bir gecede yenisini yaptırmıştı. Kritik soru şu idi: Bu kadar sıkı denetlenen fuarda standlardan biri nasıl olmuşta yıkılmıştı?  Gözlemlerim ve konuşmalarım sonucunda aşağıdaki neticelere ulaştım.

 

1) Standı yapan firmanın esas sektörü stand parkesi kiralama idi! Dakika bir gol bir.

 

2) Stand duvarının hiç bir kabahati yoktu! Garibim kendi başına zar zor ayakta durmaya çalışırken, önüne bağlanan çıkma raflara onlarca kiloluk bidonlar konulunca öne doğru eğilerek çökmüştü. O raflar ancak süs eşyası taşıyabilirdi. Yerden bağlantısı olmayan raflara o kadar ağır malzeme konacağını kimse düşünmemişti. Yani daha tasarım aşamasından başlayan bir gaflet sözkonusuydu.

 

3) ISG firması da olayı gözden kaçırmıştı. Sadece 2 gün içinde kurulan binlerce standın şekil disiplini ile uğraşırken bir yandan denetim yapmak çok zor bir iş olmalıydı. Dolayısı ile mızrak çuvala sığmamış olan olmuştu.

 

Bütün bunlardan yola çıkarak bazı organizatörler "Aman efendim bütün standlar tek tip olsun, hem israf olmaz hem kimsenin kaşı gözü yarılmaz" gibisinden dünya gerçekleri ile uymayan teoriler ortaya atıyorlar. Standlar komünist sistemde olduğu gibi tek tip yada modüler sistem olmalı imiş. Tunceli'de TKP'den bir adayın belediye başkanı seçilmesinden, memlekette komünizmin yükselişte olduğunu anlamalıydık! Masraf olmasın diye fuarları da yapmayalım. Herkes rahat etsin. Fuarların genelinin modüler tip olduğu standlara Kenya, Mısır ve Irak gibi ülkelelerde bolca rastlayabilirsiniz. Ama biz yüzü batıya dönük modern bir ülke olma yolunda değil miyiz?  Fuarcılığın tartışmasız lideri Almanya'da öylesine kompleks standlar yapılıyor ki, firmalar neredeyse bütün stand konstruksiyonunu alanın tavanına asıyorlar. Burada yapmaya kalksanız bırakın standları, fuar alanı çöker. Hani biz inşaatta dünya markası idik? Fuar alanlarını ve oralarda iş gören dekoratör firmaları standartlara kavuşturmak bu kadar zor olmasa gerek. Biraz masraf biraz eğitim, en önemlisi yetkilendirme meselesi. Fakat bu konu kamu kurumlarının gündemine hiç girmedi. Gündeme gelmesi için çaba göstermesi gerekenler ise menfaatleri ile çelişen sebeplerle hep suskun kaldı.

 

Son söz; bütün bu eleştirilerime rağmen ISG denetimlerinin gerekli olduğuna inanıyorum. Fakat bataklığı kurutmak ve yerine güzel çiçekler ekmek yerine bataklıktaki sinekleri öldürmek psikolojisi ile hareket ediliyor şu anda. ISG firmalarının sorunu tam anlamı ile çözmeleri imkansız. Kamu otoritesi şart. Şimdilik işler; "Önlenebilir olan kazayı önle, önlenemeyecek kazaların bedelini ise kimin ödeyeceğini belirle" modunda ilerliyor. Kazasız belasız fuarlar diliyorum.

 

Saim BOZDEMİR

 

Saim Bozdemir'in Diğer Yazıları