Tarih : 16.11.2016 - 10:57

Beni bu kompleksten kim kurtaracak?

Çok önemli bir derdim var. Yazının geri kalanını okuyunca; "Hadi canım, bu kadar genel bir konu neden sadece senin derdin oluyormuş?" diyebilirsiniz. İyi de problemin çözümü için hiç kimsenin bir şey yaptığı yok, gündeme alan yok, ümit ışığı yok, ne yapayım? Ben de yapmam gerekeni yapacağım, önce kamuoyu oluşturacağım. Hadi buyrun;

 

Yazıyı okumadan evvel lütfen aşağıda örnek olarak eklediğim 4 adet fotoğrafa iyi bakın. Aralarındaki ortak noktayı anlamaya çalışın.

 

Evet bu standların ortak noktaları, stand dekorasyonunun önemli bir parçası olan fuar alanı çatısının etkin kullanımıdır. Standın yalnızca zeminden yükselen bir yapı değil, yukarıdan aşağıya doğru dekore edilebilen bir yapı olduğunu bu fotoğraflardan çok iyi anlayabilirsiniz. Maalesef bu kullanım şekli ülkemizde mümkün değildir. Önce bu yüzden nelerden mahrum olduğumuzu sıralayalım.

 

1) Kendinizi bir tiyatroda hayal edin. Sahnenin en önemli unsurlarından biri aydınlatmadır. Aydınlatma çatıda bizim görmediğimiz bir konstruksiyon ile sağlanır. Bir an için bu çatının olmadığını ve aydınlatma armatürlerinin sahneden yükselen direklere veya sahne duvarlarının üzerine gelişigüzel yerleştirildiğini düşünün. Sanırım anladınız.

 

2) Aydınlatma, homojen biçimde dağılan, göz yormayan ve istenilen objeyi hedef alacak biçimde, (çatının özgürce kullanımı nedeniyle) ancak bu sistem ile yapılabilir.

 

3) Her firma kurumsal kimliğini yansıtan logolarının standın 4 cephesinden ve salonun her yanından görülmesini arzular. Türkiye'de bunu yapmanın tek yolu standı gereksiz ve tehlikeli bir biçimde yüksek bir yapıya dönüştürmektir. Çoğu zaman bu bile görünür olmaya yetmez. Halbuki bu iş çatıdan aşağıya inen bir alınlık sayesinde standı hiç yükseltmeden yapılabilir. Yüksek standlar nedeni ile fuar alanları tehlikeli şantiyelere dönüşmekle kalmamış, göz yoran çirkin, gereksiz derecede pahalı yapıları barındırır olmuştur.

 

4) Tasarım konusunda çatının kullanımı ile iç mimarlara sağlanan özgürlük çağdaş görünümlü marka fuarların değişmez kriteri haline gelmiştir. Bu imkandan yoksun olmamız, yabancı katılımcı ve dekoratörler tarafından hayretle karşılanmaktadır.

 

Bazılarımız şunu söyleyecektir. "Efendim, biz Avrupa değiliz. Gelişmekte olan ülkelerdeniz. Zamanla hepsi olur inşallah!" (Durun önce bir gülmeme müsaade edin!) Son on senede, futbolseverlerin sahayı konforlu bir biçimde görmesini engelleyen çatı taşıyıcı direkler olmasın diye çabucak tasarlanıp bitirilen, hatta üstü tamamen kapatılabilen 20'den fazla stadyum var. Üstelik stadyum çatıları fuar salonu çatısı gibi basit çatılar değil, oldukça kompleks yapılar. Eee öyleyse eğlenceye paramız var, ekonomik gelişmemize katkı sunacak yapılara yok diyemeyiz.

 

Uluslararası nitelikli fuarların neredeyse tamamının düzenlendiği İstanbul'da fuar alanlarımızın durumuna bir bakacak olursak;

 

CNR Expo, Tüyap ve IDTM binalarının hiçbiri stand konstruksiyonunun etkin bir parçası olarak çatıların kullanımına müsait değil. Ben Tüyap'ın yeni salonları yapılırken bir hayli ümitlenmiştim. Fakat onlar da eski düzende inşa edildi. Tüyap'ın açık sözlü patronu Sayın Bülent ÜNAL'a bir fırsatını bulup "Neden ama?" diye sorduğumda basitçe "Çünkü çok pahalı!" cevabını aldım. Devletin ve koca sivil toplum örgütlerinin yapmadığı bir şeyi, ülkenin fuar alanı konusunda memleketin neredeyse tek özel sektör yatırımcısı Bülent Bey neden yapmadı diye küsecek halimiz yok! 

 

Konu dönüyor dolaşıyor gelip siyasi iradeye dayanıyor. Hani şu 10 senede 20 stadyumu bir çırpıda inşa ediveren siyasi iradeye! Sayın siyasi irade sahipleri; lütfen dış fuarları gezerken kafanızı kaldırıp çatılara bir bakın. Bu konuda inisiyatifinizi gösterin. Bugünlerde bazı fuar alanlarının yenileneceği, yeni fuar alanları inşa edileceği konuşulurken bu konuyu lütfen mecburiyetler listesine koyun. Bu konunun ne denli önemli olduğunu ancak bir fuarcı bilir. Başarılı ve deneyimli fuarcıların görüşünü almadan iştahlı müteahhitlerimize işi verip oldu bittiye getirmeyin.

 

Beni, aslında hepimizi bu kompleksten kurtarın, lütfen!

Beni bu kompleksten kim kurtaracak? Beni bu kompleksten kim kurtaracak? Beni bu kompleksten kim kurtaracak? Beni bu kompleksten kim kurtaracak?

Saim Bozdemir'in Diğer Yazıları